Sex Hikayeleri

2 sene önce - Admin Ekledi - 1253 Kez Okundu

Sinirli Enişte Güzel Becerdi

Sinirli Enişte Güzel Becerdi

Karımın benim neredeyse yarım kadar olan vücudunu altımda eze eze sikiyordum. İnlemeleri uzadıkça uzadı, çırpına çırpına boşalacaktı birazdan. İnce uzun gövdesi, orta boy göğüsleri ve dar kalçaları ile Balkan göçmenliğinin hakkını veriyordu. O kadar huzur dolu ve sakin idi ki, benim gibi sinir küpü bir adamı bile sakinleştirmişti. Görücü usülü evlenmiştik. Bana iki çocuk verdi, ama vücudu halen aynı incelikte. İş için bir haftadır saçma sapan yerlerde idim. Bunun azgınlığı ile ikinci postaya başlarken karım önce isteksizdi, ama şimdi altımda çığlıklar ile boşalıyordu, dudaklarımı ısıra ısıra. Sert sikişmeme alışması zaman aldı, ama şimdi dudaklarım dişleri arasında uzuyor, tırnakları sırtıma batıyordu. Daha sert sikmemi istermiş gibi beni kendine çekiyordu…

Tam istediğim kadındı, evine bağlı, temiz, sözümden çıkmayan. Genç yaşta babalarını kaybetmiş bir ailenin kızıydı. İkinci postaya başlamak istediğimde, “Yarın yapsak?” dedi. Aslında vereceğim cevabı biliyordu. “Bir sonraki seyahatimde Rus siker gelirim, yat şuraya çabuk!” dedim. Arada orospuları sikmiyor değilim, ama Tekstil ve İhracat işinde iseniz müşterilerin doğal ikramı zaten.

Bu lüks ev, iki araba ve huzurlu yaşam belki de karımın hayal ettiğinden de fazlasıydı ve bir dediğimi iki etmedi şimdiye kadar. Boşalmak için götüne sokmaya niyetlendiğimde, “Çok gürültü yaptık, Menekşe duyacak!” dedi. 10 yıl önce evlendiğimizde karım 20 yaşında idi ve dar götüne kalın yarağımı sokmama önceleri izin vermemişti. Ama sonra bir hafta eve uğramayınca, döndüğüm gün ağlaya ağlaya almıştı götüne. Şimdi de kolaylıkla aldığını söyleyemem kalın yarağımı.

Evet, ben seyahatteyken, kızkardeşi Menekşe, dört aylık bebeği ve sümsük kocası ile bize gelmişti. Söylenerek, karımın ağzı ile işini halletmesine izin verdim. Kafasını yatağın kenarından sarkıtarak ağzına dayadım. Karımın küçük ağzı kalın yarağımı emerken en derine girebildiğim bu pozisyonu seviyorum. Aynı anda portakal iriliğindeki memeleri de ellerimin içindeyken boşaldım karımın boğazına…

Karım 10 dakika sonra duştan çıktığında, yine zarif, zayıf ve cinsellikten kilometrelerce uzak bir kadınmış gibi yanıma kıvrıldı. Çoğu Türk kadınından uzun gövdesi, benim 1.90’lık boyumun ve 95 kiloluk gövdemin yanında kayboluyordu. Elinde yine telefon, ailesi ile bitmez tükenmez yazışmalarına başladı. Karıma, “Ne oldu yine? Yat zıbar artık!” dedim. Karım, “Menekşe, (Sesiniz bize kadar geldi!) yazmış!” dedi. Ben de, “Onlar da sikişsinler, bizden izin mi bekliyor onun için de?” dedim. Karımın daha öncesinden anlattığına göre, Bacanak Menekşe’nin göğüsleri sütlü diye doğumdan beri yanaşmıyormuş. Baldızın da canı yanmış bir keresinde. Karımla da doğumdan sonra acı ve kuruluk nedeniyle biraz zorluk yaşamıştık, ama kayganlaştırıcı ve arka delik ile sorunumuzu aşmıştık. Karımı haftada 2-3 kere sikmezsem dayanamam.

Sabah kahvaltıda dertleri ortaya çıktı. Şu kızı bu herife vermeyin dediğim sümsük bacanak yine cimrilik derdinde. Düzgün gözüken bir ailenin, eli yüzü düzgün oğlu. Bizimkiler de ona kandı. Ama hayat boyu ana baba parası yemiş, parası olmasına rağmen tüm hayatını beleşe getirmek için karakterini sıfırlamış bir salak olduğunu ilk gördüğümde anlamıştım.

Bebeğe kıyafet lazımmış, Tekstilciyim ya, benden beleşe almaya gelmişler. Ulan harcadığınız benzin parası beleşe alacağınız kıyafetlerden daha fazla. Sonradan öğrendim ki, benzin parasını bile anasından almış öküz Bacanak. Kazandığı tüm para ile salak salak ev alan, fakat götüne don almaya, dışarıda iki lahmacun yemeye korkan bir cimri. Baldızım Menekşe dersen ondan da salak. Hem de ablasının tersine, iri yarı, balık etli, alık suratlı bir karı. Karı koca tam da benzemişler birbirlerine, beleş su var desen 100 kilometre yol giderler. Neyse, o gün bebek kıyafetlerini alınca siktir olup gittiler. Olan karıma oldu. Bağırıp çağırdım, “Buraya cibiliyetsizce geleceklerine, para gönder gelmesinler, gözüm görmesin karaktersizi!” diye.

Ne mümkün! Birkaç hafta sonra yine bizdeler, “Eve havuz yaptırmışsın, görmeye geldik…” diye çıkıp gelmişler. Karakterli olsalar gelsinler, ama dertleri beleşe tatil yapmak benim evimde. Karım telefonda geldiklerini söylediğinde, sırf suratlarını görmemek için, “Gece iş yemeği var!” diye geç geldim eve. Sarhoşum da hayvan gibi. Geldiğimde çoktan yatmışlar.

Ertesi gün öğlene doğru kalktım. Havuz başındalar. İndim yanlarına. İçmeme kızan karım surat yaptı. Biraz bağırış çağırış ile susturdum. Havuzbaşında çocuk ağlaması çekilmez durumda. Hıyar Bacanak da maç seyretmeye gidecekmiş, bana, “Beraber gidelim!” dedi. “İşim var!” diye siktiri çektim. Bacanak maça gidince ben de çıktım evden, bir saat gezip geldim tekrar eve…

Karım ve baldızım halen havuzbaşında idiler. Onlara görünmeden doğruca odamıza çıktım. Pencere kenarına Laptopumu alıp oturdum. Havuzbaşından bebek ağlaması geliyor yine. Pencereden baktım, ikisi de mayolu. Menekşe’nin bir bacağı karımın iki bacağını kalınlığında nerdeyse. Menekşe sudan çıktı, bebeği alıp emzirmek için göğsünün birini çıkardı. Aman Tanrım, sütten daha da irileşmiş memesi kocaman. Baldız daha 25 yaşında ve en az 100’lük memeleri bebeğin kafasından büyük ve sert duruyor. Vücudu dersen, tam yağlı beyaz peynir gibi, bembeyaz.

Soyundum, şortumu giyip indim havuzbaşına. Sesimi duyunca toparlandılar, Menekşe hemen gömleğini giydi sırtına. Onlarla ilgilenmeden havuza atladım. Biraz yüzüp çıktım, yanlarına oturdum. Karım, “Menekşe bir şey soracakmış sana… Ben yemeği hazırlayım!” diyerek kalktı. Belli ki yine sinirlerim tepeme çıkacaktı. Giderken de kulağıma yanaşıp, “Her şeyin meydanda, düzgün otur!” dedi. Dar şortta kalın sikim yana kaymış, pencereden gördüklerinin şişkinliğini taşıyor halen. Demin ben yüzerken Menekşe ona kıkırdamıştı demek.

Menekşe 10 yıldır benimle korkarak konuştuğundan, yine yüzüme bakmadan korkarak başladı lafa. Yeni bir ev bulmuşlar temelden, 50.000 Liraları eksikmiş, bankalar faiz istiyormuş. Aa ne ilginç ama, enişte faiz istemez di mi? Ziyaret sebebleri havuzu görmeye gelmek değil de, benim parama faizsiz bir iki sene konmakmış yani. Sinirlenmiştim, “Ulan dördüncü eviniz! Almayın paranız yoksa, ihtiyacınız da yok zaten!” dedim. Ağzına bir tane çakasım var baldızın da, bunları eve sokan karımın da. Bebek de ağlamaya başlayınca sinirlerim iyice tepeme çıktı, “Emzir şu sıpanı!” dedim. Baldız, “Sonra hallederim!” deyince, “Emzir, ağlamasın boşuna, yukarıdan gördüm zaten nasıl emzirdiğini!” dedim. Ohh, az bir laf sokma bile rahatlatmıştı beni…

O gece tabii karım ile güzel bir kavga ettik. Ama karım ne yapsın, bir yanda ben, bir yanda bacısı, iki arada bir derede kalıyor bu gibi durumlarda. Evlendiğimde sinirimi bilen anamın, “Bu kıza bir fiske vurursan seni evlatlıktan kovarım!” lafı aklımda. O gece karımla kavga üstüne sevişmedik de. Karımın gönlünü almak için, “İyi, yarın öğlene doğru depoya gelsinler, vereyim amına koyum!” dedim…

Saat 11:00’de ben bir müşterinin yanındaydım. Bacanak aradı, “Geldik, depodayız! Anamı otogardan alacağım, oradan alışverişe gideceğiz, o yüzden erken geldik!” dedi. Annesine TV aldıracakmış, akşam geri döneceklermiş… Borç veren benim, dert eden benim, para gelmedi bankadan. Bacanağa, “Para bir iki saate gelir, ben de müşteriden çıkınca depoya gelirim!” dedim. Sümsük Bacanak beyimiz bir daha köprü trafiği çekmek istemiyormuş, “Menekşe beklesin o zaman!” dedi. Ben de, “İyi tamam, Menekşeyi şöförle gönderirim!” dedim.

Depodaki ofisime geldiğimde Menekşe içerde bekliyordu. Karşımdaki Menekşe’nin alık alık soruları ile iş yapmaya çalışıyorum. Şerefsiz bir müşteri 150.000 Lira borcu ile telefonlarıma çıkmıyor. Sekreter not bıraktı, baldız depodan bir iki çocuk kıyafeti atmış çantasına. Karaktersiz baldız, toplasan 40-50 Liralık mal için beni de rezil ediyor çalışanıma. Sinirden ağzını burnunu kırasım var baldızın. Bir yandan da Fransa seyahati yaklaşıyor, karımla davetliyiz, onu halletmeye çalışıyorum. Sinirden telefonu kıracağım şimdi.

Baldız, “Ben de görmedim Fransa’yı!” deyince, “Gidin görün!” dedim. “Çok masraf! Bize de davetiye çıkmaz mı enişte?” deyince ise sinirlerim iyice zıpladı. Piyango sanki amına koyum. “Kızım, her şeyi beleşe getirerek yaşanmaz. Hele paranız varken bunu yapmak cibiliyetsizlik!” dedim bağırarak. “Ay hemen kızıyorsun enişte, üç kuruşluk bir şey sordum!” deyince, “Üç kuruş ise dilenmeyin amına koyum! Kalkıp kafayı koyacağım şimdi!” diye bağırdım. “Ne çabuk sinirlendin enişte! Ablam da söyler sinirli olduğunu!” dedi.

Aa, evet, nedense beleşçi cimrilere sinirleniyorum. Gerizekalı baldızın karımdan da para tırtıkladığını biliyorum, ama ses etmiyorum. “Bankadan para gelince çekin gidin evinize, ablanı da koydurmayın kapı önüne!” diye bağırdım, sonuna birkaç küfür ekleyerek. Ağlamaya başladı hanımefendi ve “Ben kocama dedim zaten, beni yalnız bırakma diye… Ama ben para istersem sen daha fazla da verirmişsin….” deyince nevrim döndü iyice. “Ulan ne çirkinmişsiniz lan, kocan seni konsomasyona mı bıraktı?” diye bağırdım. Baldızın suratı değişti, yalancı ağlaması durdu, “Öyle deme enişte, sana güveni tam, ama bir iki bin fazla istersem, hayır demezsin anlamında söyledi…” dedi.

“Kızım, bana güveni niye tam bilmiyorum, ama ikiniz de mi salaksınız? Karısını bırakıp borç isteyen adamın karısına ne yaparlar bu devirde? Parayı duyunca sizin beyniniz de mi duruyor lan? Sakın başkasına da yapmayın bu aptallıkları!” dedim. Baldız, “Öyle mi düşünülür enişte?” dedi tekrar zırlaya zırlaya. “Ne düşünülecek ki, salak karı! Sizin beleş hayatınızı yaşamak için orospuların yemedikleri yarak kalmıyor lan!” diye bağırdım. Bağırışlarım kesin duyulmuştur koridorunun diğer ucundan. O sırada kapı çaldı, muhasebeci kız panik bir surat ile girdi içeri. Bankadan gelen parayı getirmişti. Kız baldızıma bakıp, “İyi misiniz?” diye sorunca, ona da bağırdım, korkudan kaçtı.

Bankadan 70.000 TL gelmişti, 20.000 TL de seyahat için istemiştim. Baldıza, “Kaç isteyecektiniz benden yeni planınızda?” diye sordum. Baldız tekrar ağlamaya başlayınca, “Ağlama lan namuslu orospu! Ha sikilmişsin, ha sikilmemişsin, yaptığın düpedüz orospuluk işte! Söyle ne kadar istiyorsun?” dedim. Baldız sümüğünü çekerek, “55.000 iyi olur…” deyince, “Bu kadar lafa ben olsam beş kuruş almadan çıkar giderdim, ne berbat bir aileymişsiniz lan!” diye tekrar bağırdım. Yanına oturup onluk desteleri baldızın çantasına atarken, “Ne diyecksin sümsük kocana? Biraz güldüm, enişte lütfen dedim, bir beş daha mı kaptım diyeceksin? Sonra da enişte bey amma da salak diye güleceksiniz değil mi?” dedim.

Baldız cevap vermeyince, “Yüzüme bak lan orospu!” diye kollarını sıktım, “Aylardır seni sikmeyen kocan seni benim altıma yatman için mi gönderdi?” dedim. Baldız, “Hayır enişte, deme öyle!” diye hıçkırdı. Bundan ben de emindim, sadece ağır salak ve paragöz idi ikisi de. Baldız, “Bırak kolumu, gideyim!” dedi. Kontrolden çıkmıştım artık, kollarını halen sıktığımı fark ettim. “Ne zaman ödeyeceksiniz bu parayı?” diye salladım vücudunu. Baldız, “Bilmiyorum enişte! deyince, “Ulan siz adam sikmeye mi geldiniz buraya? Dolandırıcı mısınız? Borç isteyen adam gibi söyler, altı ay, bir sene diye! İki gülücüğe, ablanın hatırına beni mi çarpacaksınız?” dedim.

“Amma da uzattın enişte, bok gibi para kazanıyorsun, birazını bize verince batacak mısın sanki?” deyince film koptu bende, “Ulan ben kırkıma gelmişken halen ebem sikilip Eminönü piyasasının itleri arasında köpek gibi çalışmam sizin için mi lan?” diye sağlam bir tokat geçirdim suratına. Baldız tokadın şokuyla yana doğru dönerek ağlamaya devam etti. Aklımda bir iki tokat daha atmaktan başka düşünce yoktu. Tokat için daha havaya kaldırdığım elim titriyordu.

Baldız yana doğru kıvrılınca eteği koca götüne yapışmış, sıcak havadan ve hafif terlemesiyle altındaki külodun izini iyice ortaya çıkmıştı. Suratına bir tane daha yapıştırmak istiyordum aslında, ama baldız suratını kapamış ağladığından, kıçına yapıştırdım tokadı. Baldız şeklini bozmadan durdu. Sinirden aklımı kaybetmiş gibiydim, ki daha önce de karıma laf atan bir lavuğu da nasıl dövdüğümü pek hatırlamam. Tekrar yapıştırdım baldızın kıçına okkalı bir tokat. Baldız, “Enişte yapma!” diye aynı pozisyonda ağlarken bir yandan da içi para dolu çantayı tutuyordu.

“Senin de, seni böyle yapan kocanın da, kaynananın da hakettiği bu lan!” deyip, kıçına bir tokat, ardından bir tokat daha atıp elimi geri çekmedim. Belinden kavrayıp vücudunu kaldırdım, kalın bacaklarını kucağıma doğru uzattım. Şimdi annesinden poposuna şaplak yiyecek bir çocuk gibi kucağımda idi. Bir tokat daha yapıştırdım kıçına. Baldız, “Enişte lütfen, bırak gideyim!” diye çırpındı. “Sus lan orospu!” diyerek bir tane daha yapıştırdım kıçına. Her tokatta baldız can acısıyla bağırıyor, kaçmaya çalışıyordu…

Kıçına yapışmış eteğini yukarı çektim. Pembe renkli ince külodu ve değirmen taşı misali beyaz kıçı çıktı ortaya. İki tane de çıplak kalçasına yapıştırınca tokadı kıpkırmızı oldu kıçının bir yanı. Baldız bir eli ile eteği geri iteklemeye çalıştı. Külodu kıçında toplanmış, tombul amının izi top gibi ortaya çıkmıştı. Çırpınarak kucağımdan kaçmaya çalışıyordu, ama kalın gövdesi bile benim uzun güçlü kollarımdan kurtulmaya yetersizdi. Sol kolum ile belini sıkıca sarıp, sağ dizimi biraz yükseltince baldızın kafası koltuğa gömüldü, dizimin hizasındaki kıçı yükseldi. Seri halde sert sert tokatlamaya başladım kıçını, o da hıçkıra hıçkıra ağlamaya…

Sikim pantolonumu patlatacak duruma gelmiş ve baldızın yumuşak göbeğine baskı yapıyordu. Kıçında beyaz bir yer kalmayana kadar tokatladım. Beyaz kalın bacaklarının bitiminde şimdi parmaklarımın izi çıkmış ve kızarmış bir göt duruyordu. Tokatlardan ve çırpınmalardan baldız ter içinde kalmıştı. Terden götüne yapışmış külodundan tombul amının çizgisi belli oluyordu. Tombul bir am ve tokattan kızarmış kocaman bir göte bakıyordum. Belini sardığım elimle külodun bir ucundan, diğer elimle de öbür ucundan asılınca kolaylıkla yırtıldı külodu. Baldız, “Enişte etme kurban olayım!” diyerek tekrar kaçmayı denedi. İki tokat daha yapıştırdım götüne, “Sus lan orospu!” diye bağırdım tekrar.

Elimi tombul götünün yanakları arasına attım. Hafif terlemiş, ama kuru bir amcık geldi elime. Baldız halen çırpınıyordu altımda. Ensesini sıkıp kanepenin minderine gömdüm yüzünü, çırpınması azaldı. Kendime gelip bıraktığımda boğulacakmış gibi nefes nefese ağlamaya başladı. “Çırpınma amına koduğumun orspusu!” diye tekrar bağırdım. Kapalı bacak arasına tükürüklediğim parmağımı attım. Cildi kaygandı ablasınınki gibi, kocaman fakat biçimli götü göçmenliğin hakkını veriyordu. Etli amına dokundu parmağım, dışı halen kuru idi. Bacaklarını kasmasına rağmen elimi araya sokmayı başardım. Bacaklarını kastığından parmaklarım acımıştı, yine de bir parmağım içine kaydı bile. “Enişte etme!” dedi tekrar. “Darmışsın orospu, ne zamandır yarak yemiyorsun?” dedim. Cevap vermedi, sadece ağlamaya devam etti.

Amına parmağımla birkaç gir çıktan sonra parmağımın ucunda o tanıdık ıslaklığı hissettim. Şimdi parmağım daha rahat girip çıkıyordu amına. Baldızım ise, “Enişte dur lütfen!” diye ağlamaya ve çırpınmaya devam ediyordu. Tombul amcığını avuç içi ile ezdikçe refleks olarak kalçası yukarı kalkıyordu. Tokattan kızarmış dev kalçalarının kıpkırmızı arasına tamamen girmişti kalın elim. Amcığını görmek istiyordum baldızın. Kucağımda çevirdim ve hızlıca altından çıkarak dizlerinin biraz üzerine ata biner gibi oturdum. Baldız doğrulmaya çalıştı, ama tokadı gösterince vazgeçti. Amcığı şimdi hemen elimin altında ve gözlerimin önünde idi. Ağlamaktan ve tokattan kızarmıştı suratı, karşımda elleri ile yüzünü kapatmış hıçkırıyordu hafif hafif. Pantolonumun fermuarını ve düğmesini açınca yarağım rahatladı biraz…

Ablasının amı ile hiç ilgisi olmayan, şişkin bir tepeciğin altında, etli, geniş amcığı vardı. Bir iki haftalık kıllar ile çevrili. Koyu pembe dudakları arasında sanki yıllardır sikilmiş gibi hafif dışa taşmış bir amcık. Ama kusursuz kelebek gibiydi amcığı, saatlerce yalanırdı. Avucumun içini dolduracak kadar büyüktü. Önce çevresini okşayıp, bu sefer iki parmağımı saldım içine. Karımın amcığı gibi avuç içimde kaybolmayan, avcumun içini dolduran bir amcık. Baldız irkildi. Islaklığı ile yarıya kadar rahatlıkla soktum parmaklarımı.

Bir elimle de gömleğinin düğmelerini açtım. Gömleğin altında dar bir atlet. Sikecem şu giyim tarzını, memeleri belli olmasın diye kat kat giymiş. “Çıkar üstündekileri!” diye bağırdım. Tepki vermedi. Atleti iki elimle çekiştirdiğimde elleri ile engel oldu. Ama o iki dev memeye ulaşmadan işim bitmezdi. Kalktım üstünden. Baldız doğrulmaya kalkışınca, “Yat oraya, yoksa yarak manyağı yaparım seni!” dedim. Yarak korkusu ile pozisyonunu bozmadan durdu, bir eli ile çıplak bacakarasını kapamaya çalıştı.

Masamın çekmecesinde aradığım makası bulup tekrar aynı pozisyonda oturdum. Pantolonsuzdum şimdi. Baldız bu sefer gözleri kapalı ve kafası yana çevriliydi. Yine benden beleşe aldıkları atletlerdendi bu da. Sinirim tekrar yükseldi. Makasın soğukluğu tenine değince baldız hemen gözlerini açtı. “Kıpırdama, batırmayayım bir yerine!” dedim. Korkudan büyümüş gözleri ile atletini boydan boya kesmemi izledi. Kesip ikiye ayırmam bitmesine rağmen gözleri hafifçe aşağıda idi. Önü açık Boxerimden yarağımın başı çoktandır çıkmıştı, iyice şişmiş mor başı ile ona bakıyordu…

Baldızın sütyeni önden Çıt-çıt’lı emzirme sütyeniydi. Çıt-çıt’ı da açınca dev beyaz göğüsleri iki yana yayıldı. Elleri ile kapamaya çalıştı. Boğazını sıkıp yüzüne yaklaştım, “Sikerim o ağzını da, yana koy ellerini!” dedim. Üzerinden doğrulduğumda baldızın elleri yanda, benim bir elim ise amının çevresinde idi. Göğüsleri 100’lük değilmiş, 110’luk imiş. Yakından dev beyaz bir top gibiydi her bir göğsü. Göğüsuçları cildinden beklenmeyecek şekilde koyu kahve. Cildi pırıl pırıl…

Am dudaklarını aralayıp bir parmağımı sonuna kadar soktum. Parmağımla ileri geri yaparken içini eziyordum amcığının. Diğer elimi memesine attım. Aman Tanrım, sert, içi silikon dolu gibiydi sanki. Göğüsuçlarını sıkınca, “Yapma enişte, dur!” dedi tekrar. Belli ki hassas bir yerini yakalamıştım. Avuç içimi tükürükleyip göğüsuçlarında daireler çizmeye başladım. Göğüsuçları da kısa sürede avuç içime batmaya başladı. Göğüsuçları gerçekten Dut gibi uzadı. Amının içindeki parmağımı çıkarttım, am dudaklarını aralayıp bızırını buldum. Ablasınınki bir nokta gibi iken, bu tombul karınınki ufak bir bilye gibi ortada idi. Bızırını iki parmağımın arasında okşadım. Baldızın ağlaması durmuş, gözleri kapalı, kafası yana çevrili, zorla nefes alıyordu. Üzerine eğilerek bir memesini dillemeye başladım. Elim ile hem bızırına bastırıyor, hem de içinde parmağımı acımasızca ileri geri gezdiriyordum. Baldız teslim olmuştu nihayet, veya yarak manyağı yaparım tehdidi işe yaramıştı.

Bu saçma pozisyonda dakikalarca sürdürdüm karıyı parmaklamayı. Amının suları avuç içime doluyordu. Islak avcum amına çarparken çıkan sesler eşliğinde sol memesinin ucunu dillemeye devam ettim. Baldız alt dudağını ısırıyordu. Bir süredir bacakları iki yana açılmış, vücudu hareketsizdi. Elim rahat çalışıyor amında, üzerine abandığımdan Boxerimden taşan sikim ise bacağına batıyordu. “Enişte dur!” diye bağırdı. Ama bu dur sesini parmağımı saran amcığı ve titreyen göbeği dinlemedi. İçindeki parmak sayısını iki yapıp amcığının içini ezmeye başladım, bir elimle de meme ucunu…

Baldız iki eli ile yüzünü kapayıp, hıçkıra hıçkıra boşaldı, altımda ses çıkarmamaya özen göstererek. Kalçalarının hafif hafif yükselmesini, tombul am dudaklarının açılıp kapanmasını seyrettim. İçinden çıkardığım parmaklarım birbirine yapışmıştı am sularından. Daha güzeli ise, sıktığım memesinin ucundan damlayan süt damlaları idi…

Üzerinden kalktım, masanın üzerinde duran sürahideki suyu kafama diktim. Baldız ise yan dönmüş, eteği ile kıçını örtmüş öylece duruyordu. Bacaklarından tutup kendime doğru çevirdiğimde şaşkınlıkla çırpındı. Bacaklarını katlayarak kanepeye bastırdım iyice ve arasında yerimi aldım. “Enişte hani bir şey yapmayacaktın?” dedi. “Öyle bir şey demedim!” diye bağırdım. katladığım kalın bacakları memelerine kadar yapışmış, top olmuştu vücudu. “Yapma enişte, yakma ikimizi de!” diye tekrar ağlamaya başladı. Yarağım kazık gibi olmuş, onu mu dinleyeceğim. Am sularından parlamış kabarık bir amcık gören taşlaşmış bir yarağım var. Yarağım zaten kalın, ama bu durumda bana bile mor başlı bir canavar gibi gözüktü. Beynimde kan yok’un tanımı buydu. tamamen ortaya saçılmış etli amcığının karımınkinin neredeyse iki üç katı olan dudakları açılmış, yanakları kan dolmuş, ortadaydı. Tombul amcığının dudakları arasına yarağımın başını değdirdiğimde, “Enişte lütfen kıyma bana!” dedi. Sanki Türk filmi tecavüz sahnesi.

Boğazını sıkarak kanepeye yapıştırdım. “Öyle bir sikeceğim ki seni, bir daha kimseden para dilenmeyeceksin orospu! Aç ulan gözlerini!” diye suratına yaklaşıp bağırdım. Öpeceğimi zannetti herhalde dudağını kaçırdı. Boynundan kavrayıp kafasını kaldırdım. İki kat olmuştu. Bacakları göğüslerine yapışmış. İçine girecek yarağa yakından bakıyordu. “Bak bakalım, nasıl girecek amcığına koca yarağım!” dedim. “Enişte dur!” dedi tekrar. Yarağımın başını sokmuştum bile ıslak sıcak amına. “Amcığın kavradı bak hemen, ne zamandır yarak yemedin lan?” dedim. Ağlayan gözleri ile içine giren yarağıma baktı, ama cevap vermedi. Havaya kaldırdığım tokatı görünce, “Bu sene yapmadık enişte!” dedi. Ulan Temmuz bitiyor. Hamilelik filan derken, yani yedi sekiz aydır yiyeceği ilk yarak. Biraz daha itekledim. (Enişte dur!) yerine, “Yavaş, acıyor!” dedi şimdi. Acır. Ben bile rahat değilim. Islaklığa rağmen gerildi am dudakları. Kaçışı olmadığını anlamıştı. Gözlerini yine kapamış, bana ve yarağıma bakmıyordu. O kadar parmaklamaya ve boşalmaya rağmen yine de dardı amcığının içi.

“Niye yavaş orospu? Kocanın yarağı daha mı küçük?” dedim. Cevap vermedi. Ben de kökledim. Evet kökledim. Dibinde bir yerlere çarpınca bağırdı. Tombul dudakları sanki sikim ile birlikte içeri doğru toplandı. “Yapma dur enişte, çok acıyor!” dedi. Durmadım. Kendimi kaybettim. Başına kadar çıkardım, köküne kadar saplayarak siktim bir süre. Her saplayışımda acı ile bağırdı, suratının şekli değişti. İyice açtığım bacak arasında yarağımı köküne kadar sapladığımda etli kasıklarına yapıştım. Kalın bacaklarına parmaklarımı geçirdim. Bir süre sonra baldızın itirazları durdu ve kafası yana kıvrıldı. Şimdi altımda koca beyaz bir et parçası halinde tepkisiz idi. Bir iki dakikaya sakinledim ben de.

İçinde kalarak tekrar yan çevirip üstüne yattım. Deminki top olmuş halinden rahattı. Bacakları hafif açık, kıpırtısız altımda iken, sert dev memelerine kafamı gömdüm. Hareketsiz, ölü gibiydi altımda. Kalçalarımı oynatarak hafif bir tempo ile sikiyordum. Amcığı ne kadar dar idi, karnındaki Sezaryen izi doğumun doğal olmadığını gösteriyordu. Dışını gören geniş bir amcık bekler oysa. Sıra ile uçlarını dilledim memelerinin. Baldız tepkisiz idi, ama göğüs uçları doğal tepkisini verdi. Uzadılar, dikleştiler. Sikişim sakinleştikçe ben de sakinleştim. Amına yarağımı sapladıkça doğal ıslaklıktan çıkan sesler geliyordu. Ne güzel sarıyordu yarağımı.

Bir sinir krizi anında karımın salak bacısını sikiyordum. Daha iğrenci, tecavüz ediyordum. Göğsünden boynuna çıktım, sakince yaladım. Yine göğüslerine indim. Boşalmamak için bir süre hareketsiz durdum içinde. Kulağına eğildim, “Sikim büyük mü geldi?” dedim. Cevaplamadı. Alt dudağını ısırmış, ses çıkarmamaya çalışıyordu. Yediği tokatlar, yediği parmaklar, kalın yarağım ile çektirdiğim acı ve tecavüz şokuna rağmen, amı ıslak ve göğüsleri dikleşmişti. Dakikalardır sikiliyordu. Karmaşık bir durumdaydı ve inlememek için direniyordu. “Fransaya birlikte gidelim mi, ister misin?” dedim. Bir yandan memesini okşuyor, bir yandan kalçamı çevirerek yarağımı amının içinde gezdiriyordum. Tecavüz pişmanlığı içindeydim, ama yine de asıl istediğim bu genç dolgun vücudu biraz daha eze eze sikmek, her yerini morartmaktı. Yine cevap yok.

Tempomu artırdım ve iki elimle kavradığım memesini dillemeye başladım. Meme uçları zayıf yeriydi. Hafifçe inleyip sustu yine. Devam ettim dillemeye. Çok kısa süre içinde dilimin ucuna taze ılık süt tadı geldi. Yarağımı tekrar dibine kadar yerleşip kalçalarımı oynatarak gezdirdim içinde. Boynuna çıktım, “Cevap vermedin?” dedim. “Evet!” dedi nefesi aniden boşalarak. “Hangisine evet, sikimin büyüklüğüne mi, Fransaya mı?” dedim. “İkisine de! İkisine de!” dedi. Nihayet bir tepki alabilmiştim.

Bir bacağını kanepenin kenarına atarak hızlandım içinde ve az evvel süt gelen memelerine tekrar yapıştım. Bir memenin ucunu sıkarken diğerini emiyordum. “Kocanın yarağı bu kadar yok mu?” dedim. “Yok!” dedi. Daha da hızlandım, “Sevdi mi amcığın bu yarağı?” dedim. Cevap vermedi. Başına kadar yarağımı çıkardım darbeli sokmaya başladım. Tekrar sordum. “Evet!” diye bağırdı. Baldız artık tutmuyordu kendini, inlemesi kesik kesik bir ıhlama. Ucundan süt damlayan memelerini okşadım, emdim çocuk gibi. Ağzımın içi süt ile dolmuş, dudaklarımın kenarlardan sızıyordu memelerine. “Enişte, çok büyük, büyük!” diye inliyordu. Elimi kalçalarına indirip az önce tokatladığım sert dolgun götünü avuçladım, yapıştık birbirimize, tekrar memelerine saldırdım. kalçaları kocaman, ama genç ve sert idi. Hep iki yana sarkık duran elleri ile başımı kavrayıp memesine bastırdı iyice. Bir bacağını bana doladı. O da katılmıştı artık bu sikişe. Kafam kadar memelerinin içine nefessiz gömülmüş kedi gibi dilleyerek süt içiyordum.

“Enişte bittim ben!” diye inledi. Köylü lan bu karı, bittim ne demek. Belime sardığı bacağı titriyordu. Amının diplerinde de aynı titreme. Memelerinden ayrılamıyordum. Dilimi iyice bastırdım, aynı anda da yarağımı. Taşaklarımın sırıl sıklam olduğunu hissediyordum. Amının girişi kalın sikimi sıkıyordu, dayanılacak gibi değildi. “Yeter enişte!” demesi üzerine bir iki git-gel yapabildim sadece. Titreyen ve yarağımı kavrayan amcık işini görmüştü. Sanki birileri taşaklarımı sıktı, içimden fışkıran döller bitmek bilmedi…

Ben durunca, “İçimi yaktı!” dedi. Ağzımda meme bir süre kaldım. Sikim inmedi. Çıkarmadan devam edebilir miyim diye düşündüm. Çalan telefonu için omzumdan itekledi. İçinden çıktım. Baldız, “Kocam! Ne diyecem ben şimdi?” deyince, “Eniştem yeni geldi dersin!” deyip, dik duran yarağımı gösterdim. Güldü ilk defa. Gömleğini ve sütyenini alıp elinde telefonla tuvalete doğru yürüdü. Ben de yerdeki kıyafetlerimi alıp giyindim. Depodan bir atlet bir külot getirip tuvaletin kapısına bıraktım.

Kanepenin bir minderi döl ve am sularından renk değiştirmişti. Silip ters çevirdim. Şöförü çağırdım. Baldız giyinmiş ve makyajını yenilemiş halde çıktı. Konuşmadık hiç. Para dolu çantayı aldı gitti…