Sex Hikayeleri

2 sene önce - Admin Ekledi - 780 Kez Okundu

Karımın Metres Olmasına Sesim Çıkmadı

Karımın Metres Olmasına Sesim Çıkmadı

Evlilik yıldönümümüzde, karım Pelin’e sürpriz yapmak istiyordum. Hep istediği, ama bütçemizin çok üstünde, yeni açılmış ünlü bir bara götürdüm. Maddi durumum elvermediği için, bunun için karımdan habersiz bankadan ihtiyaç kredisi çekmiştim. Ama o gece barın özel bir parti için kapalı olduğunu öğrenince üzülmüş, kapıdaki görevliyi ikna edip girmeye çalışıyorduk. O sırada yanımızda beliren iyi giyimli orta yaşlı bir adam, kapıdaki görevliye, “Onlar benimle beraberler!” deyince, görevli elindeki listeye bile bakmadan yana çekildi…

Adamla birlikte içeri giriverdik. Çok sevinmiştik. İltimaslı bir durumda olmak da çok hoşumuza gitmişti. Pelin’le birbirimize bakıp gülüyorduk. Karım Pelin varlıklı bir ortamda, oldukça şımarık büyümüştü. 4 yıl önce babasının iflasından sonraki hayatına halen alışamamıştı. O zengin rahat hayatı doğal hakkı olarak görüyordu. Ben de Pelin’in hak ettiği hayatı yaşamasını istiyordum. Onun için buraya girmiş olmak bizi özellikle mutlu etmişti. Kalabalığın çok seçkin olduğu belliydi…

İçerde adama gülümseyerek elimizi uzattık. “Ben Kerem!” dedim. Karım da, “Ben de Pelin!” dedi. Adam da kendini tanıttı. İsmi Nusret imiş. Benimle el sıkıştı. Sonra da karımın gözlerinin içine bakarak, iki eliyle tuttuğu elini öptü. Pelin’in ürperdiğini gözlerimle gördüm…

Bardaki parti, yayına yeni başlayan bir derginin tanıtımı içinmiş. Nusret beyle sohbete başladık. Eski bir İstanbul ailesinden geldiği belliydi. Yakışıklı değildi, ama başka bir çekiciliği vardı. İçkiler su gibi içildikce samimiyet artıyor, ama ilişkinin dengesi hiç değişmiyordu. Biz ona hep Nusret bey diyorduk, o da bize Pelin ve Kerem. Nusret beyin 45 yaşında ve evli olduğunu, bizim yaşlarımızda bir oğluyla bir kızının olduğunu öğrendik. Biz de ona üniversiteyi bitirir bitirmez evlendiğimizi ve şimdi 2 yıllık evli olduğumuzu söyledik.

Nusret bey anlattığı hikayelerde çapkınlığı konusunda hiç çekingen değildi. Ama direkt olarak da Pelin’e asılmıyordu. Sakin ve ağır tavrı ona gittikçe daha çok saygı duymamızı sağlıyordu. Karım bu tür erkeklere her zaman ilgi duyardı. Nusret beyin esprilerine gittikçe daha çok gülüyor, anlattığı hikayelere gereğinden fazla olumlu tepki gösteriyordu. Her halinden onu etkilemeye çalıştığı belliydi. Nusret bey garsona sürekli içkilerimizi tazelemesini söylerken, bize gösterdiği ilginin benim de hoşuma gittiğini hissettim…

Nusret bey bir ara bize, “Siz keyfinize bakın, ben biraz ayrılacağım!” dedi. Yakınımızdaki bir grubun yanına gitti. Onlar konuşurken uzaktan seyretmeye başladık. Herkes ne kadar saygı gösteriyor, önem veriyordu Nusret beye. Karım gözlerini ona dikmiş, “Ne kadar etkileyici biri. Deli gibi istiyorum onu!” dedi. O anda artık benim engelleyebileceğim bir şey olmadığını biliyordum. Karım kıvırtarak benden uzaklaştı. Dans eden kalabalığın arasına karıştı. Herkesin ilgisini çekmesi fazla vakit almadı.

Pelin’in üstündeki mavi dar mini elbise sütun gibi bacaklarını cömertçe sergiliyordu. Etrafta başka çekici kızlar olmasına rağmen, bütün erkeklerin ilgisi ondaydı. Dans ederken incecik kumaşın altında titreyen diri göğüslerinin sütyensiz olduğu belliydi. Etrafındaki erkeklerin sayısı kısa zamanda üç olmuştu. Uzun dalgalı sarı saçları dağılırken ışıkta parlıyordu. Yuvarlacık çıkık poposu her salınışında başka bir güzel görünüyordu. Pelin etrafındaki erkeklere pas verirken, ara sıra da Nusret beye çapkın bakışlar atıyordu. İstediğinin Nusret bey olduğu aşikardı.

Nusret bey bir süre sonra icinde olduğu gruptan ayrılıp yanıma geldi. Benimle beraber karımı seyretmeye başladı. Bana dönüp, “Karın tam bir felaket. Çok sexy. Fıstık gibi!” dedi kendinden emin bir gülümsemeyle. Sanki karımdan değil de, satışa çıkardığım bir fahişeden bahsediyordu. Çocukça bir sevinçle gülümseyerek, “Teşekkür ederim. Öyledir benim karım!” dedim. Sevincim karımın istediği oluyor diye miydi, yoksa benim de saygı duyduğum biri ondan hoşlandı diye miydi bilemedim.

15-20 dakika sonra Nusret bey gözünü ayırmadan izlediği karıma eliyle gel işareti yaptı. Karım dans etmeye devam ederek diğer erkeklerin arasından süzülüp yanımıza geldi. Yüksek sesli müzikten sesini duyurabilmek için karımı belinden tutup kulağına bağırarak, “Ne kadar güzel dans ediyorsun sen!” dedi. Pelin müziğin ritmiyle halen oynatıp durduğu kalçalarında okşarcasına dolaşan ele aldırmadan, “Güzel dans ederim. Özellikle hoşuma giden bir erkeğin önünde olursam!” diyerek yanıtladı. Nusret bey sanki anlamamış gibi, “Kimmiş o şanslı erkek?” diye sordu. Pelin elini uzatıp Nusret beyin kalçasını okşayan kürek gibi elini tuttu, sımsıkı poposuna bastırdı ve gözlerinin içine bakarak, “Sizin!” dedi.

Nusret bey zaten görebildiği şeyi karımın ağzından duymaktan mutlu gülümsedi. Ne benden, ne de etraftakilerden çekiniyorlardı. Pelin artık konuşurken ona dokunuyor, gözlerinin içine bakıyor, genç kız gülücükleriyle ve arada isterik kahkahalar ile süslüyordu sözlerini. Bu hale geldiğinde karımın karşısındaki erkeğe teslim olduğunu biliyordum. Yaşlı kurdun da bunu benden çok daha iyi bildiğinden hiç şüphem yoktu.

Nusret beyin arkadaşı olduğunu tahmin ettiğim bir yaşıtı bir erkek yaklaşıp, “Nasılsın Nusret?” diyene kadar bir birlerine kur yapmaya devam etiler. Nusret bey arkadaşını başından çabuk savmasını bildi. Sonra da karımın elinden tutup, “Gelin çocuklar, daha sakin bir yere gidelim!” dedi. Nusret bey Pelin ile el ele, ben de yanlarında, çıkışa doğru yürüdük. Şef garson yanımıza gelince, Nusret bey karımın elini bıraktı, cebinden kalın bir cüzdan çıkardı. Nerdeyse benim 2 aylık maaşım kadar olan hesabı ödedi. Sonra da garsonundan vestiyerine kadar Yüzlük banknotlar halinde bahşişler dağıta dağıta mekanın kapısına kadar geldik. Sanırım bizim için bu son darbe oldu. Karımla göz göze geldik bir an, kocaman kocaman açılmıştı gözleri, adamın dağıttığı paraları gördükten sonra.

Nusret beyin arabası hemen geldi. Son model, kocaman, siyah bir arabaydı. Şöför arka kapıyı açtı. Nusret bey Pelin’i nazikçe arabaya bindirdi. Karım son derece hoşnut, mini eteğinin kasıklarına kadar açılmasına, şoför dahil hepimizin küloduna kadar görmemize aldırmadan rahat hareketlerle geçti, oturdu. Nusret bey kendisi de bindi. Ben de arkalarından binmeye yeltendim, ama şöför kibarca beni ön koltuğa yöneltti, “Burada daha rahat edersiniz beyefendi!” dedi. Biraz bozularak, “Ha, tabii…” dedim. Ön koltuğa oturdum. Araba yeni deri kokuyordu.

Şöför kapımı kapattı. Kendisi de bindi, “Villaya mı beyefendi?” diye sordu. Evet cevabını alırken hareket etmiştik bile. Arabanın sessizliğine rağmen Nusret beyin kalın boğuk sesini duyuyor, ama çoğu zaman ne dediğini anlamıyordum. Karımın ara sıra (Evet, Hayır) dediğini ve gülüşlerini duyuyordum.

Sesleri kesildiğinde öpüştüklerini anladım. Yan gözle şoföre baktım, yüzünde pis bir sırıtmayla dikiz aynasından arkada olanları izliyordu. Kendimi kötü hissettim. Benim azgın fingirdek karım, ucuz bir fahişe gibi, şoföre ve bana aldırmadan başka bir erkekle arka koltukta fingirdiyor, sevişiyordu. Sonra gözümün önüne Nusret beyin barda dağıttığı banknotlar, kalın cüzdanının görüntüsü geldi. Boş verdim herşeye, kendimi deri koltuğun rahatlığına bıraktım.

Yol fazla sürmedi. 15 dakika sonra demir bir kapıdan girip, güzel bir villanın önünde durduk. Şöför hemen inip arka kapıyı açtı. Önce Nusret bey indi, elini uzattı ve Pelin’in inmesine yardım etti. Ben de indim arabadan. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Bekçi olduğunu tahmin ettiğim bir adam evin yan tarafından koşarak geldi, “Hoş geldiniz Nusret bey!” dedi, villanın gösterişli ön kapısını açtı. Nusret bey Pelin’in beline sarılıp içeri girdiler. Ben de arkalarından girmeye yeltenirken, Nusret bey, “Seni ben sonra çağıracağım. Şimdilik burada bekle!” dedi.

Bir şey söylemeden aptal aptal durdum, arkalarından baktım. Kapı kapandı. Şimdi geriye dönmem gerekiyordu, ama şöförle yüz yüze gelecegimi düşünerek utandım. Onun da bekleyeceği belliydi. Şöförün, “Gel koçum arabada otur!” diyen sesiyle kendime geldim. Artık bana beyefendi demiyordu. Patronu yoktu ortalıkta. Bu duruma aşina olduğu besbelliydi. Pek fazla göz göze gelmemeye çalışarak arabaya girdim. Onunla muhattap olmak istemiyordum. Süklüm püklüm, konuşmadan oturdum.

Sessizliği o bozdu, “Yenge de pek hoşmuş. Karın mı?” dedi. İsteksizce, “Evet…” dedim. Şöför, “Nusret bey böyle ufak tefek genç kızlara bayılır. Çoğu zaman böylesi çıkmıyor. Onun için keyifli görünüyor bu akşam…” dedi. Karımın güzelliği, sexyliği onun da hoşuna gitmişti sanki. Hoş, Pelin’in, aynı anda hem masum bakire, hem sexy fahişe olabilen görüntüsünü görüp de iç geçirmeyen, siki kalkmayan erkeğe rastlamamıştım ya…

Şöför, “Zor geliyor mu sana?” diye sordu. Sesinde samimiyet ve sıcaklık vardı. Biraz daha yakın hissettim kendimi ona. Birinin yakınlığına ihtiyacım vardı açıkcası. “Eh, tabii ağır geliyor…” dedim. Şöför babacan bir gülüşle, “Alışırsın oğlum, zevk de alırsın. Sen öyle birine benziyorsun. Buraya gelinceye kadar ağzını açıp bir şey diyemediğine göre…” dedi. Sonra aynı gülümsemeyle, “Nusret bey senin hatundan hoşlanırsa seni de ihya eder!” dedi.

Zevk alacağımı söylemesine gerek olmadığını, zaten o utanç verici zevki aldığımı ona itiraf edemedim. Ama anlamış olacak ki, “Sessiz olursan seni onları duyabileceğimiz yere götürürüm.” dedi. “Peki…” dedim uysalca. Eliyle gel işareti yaparak yürümeye başladı. Arkasına takıldım. Evin arkasına doğru yürüdük. Etrafta başka bir ev olmadığı için sessizliğin içinde karımın haykırmaları duyulmaya başladı. Hafif bir ışığın geldiği ikinci kattaki pencerenin altındaydık. Ne çabuk başlamışlardı. Nasıl hemen karım böyle bas bas bağırır hale gelmişti?

Karım normalde sikilirken inlerdi, ama böyle bağırdığı pek nadirdi. Zevk haykırışları yükseldikçe sikimin kalktığını, sertleştiğini hissettim. Şöförün de eli de apış arasına gitmişti. Pantolonunun üzerinden sikini düzeltti. Sonra da sessizce, “Üff… Ulan senin orospu iyi bağırıyor!” dedi ve pantolonunun üstünden yarağını avuçlayıp oynamaya başladı. Gayri ihtiyari ben de aynı şeyi yaptığımı fark ettim. O daha fazla beklemedi, pantolonunun kemerini çözdü, donuyla birlikte aşağı indirdi. Elini tükrükleyip, dışarı çıkan yarağına asılmaya başladı.

Artık kendimi engelleyemiyordum, ben de aynısını yaptım. Asılmaya başladım. Öyle garip, anlatılmaz bir durumdu ki! Kendimi tanıyamıyordum. Bugüne kadar hiç tanımadığım bu adamla yan yana, pencerenin altında karımın sikilirken çıkardığı seslere 31 çekiyordum. Şoför kulağıma yaklaşıp, “Acele etme… Nusret bey boşalmadan uzun uzun siker senin karıyı! Tadını çıkar!” dedi. Bir şey söylemeden başımı salladım. Kulaklarımda karımın çığlığı ve vücutlarının birbirine çarpmasının sesiyle kendimden geçiyordum…

Birazdan karımın haykırmaları arttı. “Aahhh! Nusret’im! Erkeğimmm! Sik beni!” diye bağırdı. Artık sadece çığlık atıyordu. Karım geliyordu. Bir kaç dakika sürdü gelmesi. Onun böyle kendini kaybetmiş bir halde boşaldığını hiç duymamıştım. Nusret bey, “Offff… Amına koduğumun küçük orospusu!” diye soluya soluya basıyordu karıma. “Daracıksın amcık! Şimdi beni de getireceksin…” dedi, hemen ardından da böğürürcesine sesler çıkartarak boşaldı. Sonra sesleri duruldu.

Şöför hızla pantolonunu toparlamaya başladı. “Hassiktir! Senin orospu karın patronu çabuk getirdi! Toparlan, gitmemiz lazım hemen!” dedi. Şöförün paniğini anlamadım, ama ben de telaşlandım. Pantolunumu çektim aceleyle. Sessizce kaçtık ordan. Evin önüne geldiğimizde, “Nusret bey asla bu kadar çabuk gelmezdi, senin karının muamelesi çok iyi olmalı! Nusret bey bir şey istemek için telefon eder bazen, onun için korktum. Pencerenin altındayken benim telefon çalsaydı boku yemiştim!” dedi.

Nusret beyden telefon gelecek diye bekleyerek bir daha arkaya gitmedik. İki saate yakın konuştuk. Şöförün adı Kemal imiş. Nusret bey çok güvenirmiş kendisine. Ben de kendimden bahsettim. Karımın erkeklerden ne kadar hoşlandığını ve benim bunu bilerek evlendiğimi anlattım. Aklı almadı, ama dinlerken eğlendiğini hissettim. Benden 5-6 daha büyüktü. Bekardı. Şimdi gönlünü eğlendiriyordu. Ama, temiz bakire bir kız bulup evlenmeye niyetliydi. “Ben namusuma düşkünüm! Karı dediğin evinin, erkeğinin kadını olur. Bir erkeğe yan gözle baksın öldürürüm valla. Nusret bey de öyledir. Bakma, önüne gelene kayar, ama karısının yeri başkadır. Sen de biraz karına sahip çık diyeceğim, ama geç kaldın galiba!” deyip gülmeye başladı. “Senin karı mal canım… Sen ona sahip çıkamazsın zaten! O yolun yolcusu o!” derken, ben sadece dinliyordum.

Sonunda Kemal’in telefonu çaldı. Hemen açtı. “Tabii Nusret bey!” dedi. Birkaç defa daha, “Tabii… Tabii…” dedi. Telefonu kapatınca, bana, “Gel bakalım!” deyip kapıya doğru yürüdü. İçeriye girdik. Gösterişli bir antrenin ardından loş aydınlatılmış büyük ve etkileyici salona girdik. Zenginlik evin her köşesinde hissediliyordu. Modern, beyaz ağırlıklı dekorasyon çok hoşuma gitmişti.

Merdivenin ardındaki bölümü göstererek, “Bak burası bar…” dedi. İçkileri, bardakların yerlerini gösterdi. “Ben bir şey istemiyorum!” dedim. Güldü, “Senin için değil salak! Nusret bey talimat verdi. O istediği zaman götüreceksin!” dedi. Bunu düşünemediğim için kendime kızdım. Mutfağı ve diğer yerleri gösterdikten sonra üst kata çıktık. Heyecanlanmaya başlamıştım. Yanlarına gidiyorduk galiba. Nasıl davranacaktım? Ne yapacaktım? Nasıl konuşacaktım? Ağzım kurumuştu heyecandan. Holün sonunda, hafif ışık gelen odaya yaklaştıkça kalbim yeriden çıkacak gibiydi. Az önce altında karımın sikişme seslerini dinleyerek 31 çektiğim oda olmalıydı bu.

Kemal öksürerek geldiğimizi belli etti. İçeriden, “Gelin, gelin!” diyen Nusret beyin sesini duyduk. Kemal önde ben arkada içeri girdik. Kocaman yatak odasının ortasında onunla orantılı büyüklükte bir yatak vardı. Odanın içinde yoğun bir seks kokusu vardı. Yarı oturmuş vaziyetteki Nusret beyin göğsüne başını dayamış olan karım çok mutlu görünüyordu. Narin elleri onun kıllı göğsünü okşuyordu. İkisi de gögüslerinin üstüne kadar örtülüydü. Herhalde biz gelmeden örtmüşlerdi üstlerini. Saçı başı dağınıktı karımın. Dudaklarında ruj kalmamış, bulaşmıştı. Bana bakıp yorgun yorgun gülümsedi. Nusret beye ayıp olmasın diye karşılık veremedim.

Nusret bey bir eliyle karıma sarılmıştı, diğeriyle omuzunu okşuyordu. Muhabbetlerini kesmiş gibi suçluluk duydum, ama kendisi çağırmıştı bizi. Nusret bey kendinden emin, ama artık daha sevecen sesiyle bana, “Kemal sana her şeyin yerini gösterdi mi?” dedi. “Evet, Nusret bey.” dedim. “Hadi bakalım o zaman bana bir buzlu Viski getir!” dedi. Karıma da birşey içmek istiyor mu diye soracaktım ki, “Pelin’e de aynısından getir!” dedi. Sonra da karıma döndü, “Seni istediğim gibi yeniden yaratacağım!” dedi gülümseyerek. Karım da kıkırdayarak kıllı göğsüne öpücük kondurdu ve “Ben bilmem, beyim bilir!” dedi.

Nusret bey bana, “Hadi bakalım, git getir şimdi!” deyip, Kemal’e de, “Kerem içkileri hazırlayıncaya kadar bekle, bir yanlış yapmasın, sonra evine gidebilirsin!” dedi. Kemal, “Tabii Nusret bey!” dedi. İkimiz tam odadan çıkıyorduk ki, “Dur bak, seninle biraz oyun oynayalım. Aşağıda soyun ve Pelin’in külodunu giy, öyle gel!” dedi. Etrafa bakınıp karımın külodunu aradı. Bulamayınca, “Durmayın orada! Arasınıza!” diye kızdı. Kemal’le ben yatağın etrafında dolaşıp karımın külodunu aramaya başladık. Sonunda Kemal yatağın dibinde buldu, “Buldum Nusret bey!” dedi.

Karımın minik pembe külodu Kemal’in elinde, beraberce odadan çıktık. Aşağıya ininceye kadar Kemal karımın külodunu koklayıp, “Off, çok güzel kokuyor yaa!! Halen sırılsıksam!” deyip durdu. Aşağıdaki bara indiğimizde, “Hadi Kerem, giy bakalım karının külodunu!” dedi. “Sen gittikten sonra giyerim…” dedim. Ama ısrarlarına sonunda daha fazla karşı koyamadım. Kemal şu anda bana burada destek olabilecek tek kişiydi. Soyunmaya başladım. Gömleğimi, pantolonumu, külodumu, çoraplarımı tek tek çıkardım. Çırılçıplak Kemal’in önünde duruyordum. Sikim kalkmaya başlamıştı. Elimi uzatıp, “Ver de giyeyim bari…” dedim.

“Dur bekle!” dedi, kemerini çözdü. Pantolonunun önünü açtı. Yarağını çıkarttı, karımın küloduna sürtmeye başladı. Dışarıda azıp da boşalamamanın acısını çıkartacaktı belli ki. Ara sıra da bana bakarak, “Ohhh, Kerem karın tam sikilecek bir karı! Tam bir orospu!” diye fısıldıya fısıldıya 31 çekmeye başladı. Çok sürmeden karımın külotuna fışkırttı döllerini ve “Ooohhhhh!” çekti. Sonra da dölleriyle vıcık vıcık olmuş külotu elime verdi ve pantolonunu toplamaya başladı. Gülerek, “Giy hadi!” dedi. Öylece durduğumu görünce, “Giysene lan gavat!” dedi.

Tek ayağımla mermer zemin üstünde dengemi sağlayarak bir bacağımı geçirdim. Sonra da ötekini. Külodu belime kadar çektiğimde, Kemal’in ılık dölü sikime, taşaklarıma bulaştı. Bu nedense sikimin daha da kalkmasına sebep oldu. Kemal’in bunu farketmesi ihtimalinden rahatsız oldum. Kalkmış sikimin ucu karımın külodundan dışarı taşıyordu. Arkasındaki ip ise popumun arasına girmişti. Kemal’in karşısında gerçekten utandığımı farkettim. O ise bana bakıp eğleniyordu, “Dön şöyle bir de arkadan bakayım!” dedi. Gayri ihtiyari dediğini yaptım. “Ohhh yavrum, göte bak!” deyip kıçıma bir şaplak attı. Hafifçe yana kaçtım. “Genç kız gibi cilvelisin valla! Hadi içkileri götür gecikmeden, yoksa kızacak Nusret bey sana!” dedi.

Haklıydı. Ellerim titreyerek bardaklara Viskiyi, buzlarını koydum. Bardakları Kemal’in verdiği tepsiye yerleştirdim, ona bir şey demeden arkamı dönüp, üstümde sadece karımın minik pembe külodu olduğu halde, yalın ayak, serin mermerin üstünde yürümeye başladım. Kemal’in arkamdan halen baktığını biliyordum. Merdiveni çıkarken külodun sürtünmesiyle Kemal’in dölü iyice bulaşıyordu. Hole geldiğimde kalbim tekrar hızlı hızlı çarpmaya başladı. Odalarına yaklaşıyordum. İçerden seslerini duymaya başladım. Seks sesleri değildi. Konuşuyorlardı.

Odanın açık kapısına geldiğimde durdum. Onların odasına giriyordum, izin almam gerektiğini düşündüm. Beni hemen fark ettiler. Nusret bey, “Gel Keremciğim!” dedi. Geç kaldığıma kızmadığı için sevindim. Yanlarına gittim, tepsiyi uzattım. Ama Nusret bey kendi eline daha yakın olduğumu fark etti ve “Önce bayanlara sunulur!” dedi. “Haklısınız, özür dilerim!” deyip tepsiyi karıma uzattım. Pelin bardağı alırken beni süzerek, sevimli bir tavırla, “Kocacım, çok yakışmış külodum sana!” dedi. Ardından Nusret bey aldı içkisini. Bardaklarını tokuşturup birer yudum aldılar.

Nusret bey bana, sandalye çekip yatağın yanına oturmamı söyledi. Dediğini yaptım. Diken üstünde, dimdik sandalyeye oturdum. Yatakta biraz daha doğruldular. Artık biz bize olduğumuz için üstlerini örtmeye çalışmıyorlardı. Karımın güzel göğüsleri ortaya çıkmıştı bile. Onlara bakmak istiyordum, ama Nusret Bey’den çekiniyordum.

Nusret bey, “Kerem’ciğim…” diye söze başladı ve “Durum şöyle… Pelin’den çok hoşlandım. Çok güzel, taş gibi, işveli, cilveli…” deyip, beni tartmak ister gibi yüzüme baktı. Tepki göstermediğimi, can kulağıyla dinlediğimi görünce devam etti, “Hadi daha açık konuşayım. Karın sevişmesini, sikişmesini de çok iyi biliyor. Daracık amcığı var karının… Bitirdi beni… Metresim olmasını istedim, karın da bunu severek kabul etti!” dedi.

Bana sormadan kabul ettiği için karıma kızmama rağmen, karımın bu güçlü zengin erkeğin metresi olacağı düşüncesi hoşuma gitmişti. Bir yandan da bunun hayatımızı nasıl değiştireceğini, ne zorlukları olacağını bilemediğim için korkuyordum. Yine de olumsuz bir şey demeye cesaret edemedim, “Siz nasıl uygun bulursanız…” dedim. Karım duygularımı biraz fark etmiş olmalı ki, “Güzelim, ben senin karın olarak kalacağım. Çekineceğin bir şey yok. Sadece Nusret beyin de kadını olacağım. Tabii bazen seninle olamayacağım. Ama onun karşılığında lüks, rahat bir hayatımız olacak!” dedi.

Nusret bey, “Sikinin haline bakılırsa hoşuna da gidiyor zaten!” deyip güldü ve “Hadi itiraf et Keremcim, karının pembe külodunu giyip yanımıza gelmeyi kabul ettiğine göre, karını becermeme, metres yapmama hiç bir itirazın yok senin!” dedi. Adam doğru söylüyordu. Karımın pembe külodundan fırlamış sikimle orada öylece oturmuş, başımı sallayarak, az önce karımı siken adamın dediklerini onaylıyordum. Kekeleyerek, “Şeyy… Pelin ilk evlendiğimizden beri böyle davranıyor. Ben de onu kaybetmek istemiyorum. Alıştım artık. Bir yerden sonra hoşuma gitmeye başladı diyebilirim. Haklısınız, başka erkeklerin karımı sikmesinden, karımı başkalarıyla sevişirken izlemekten zevk alıyorum, ne yalan söyleyeyim…” diye içinde bulunduğum durumu anlatmaya çalıştım.

Bu sırada Pelin, örtünün altında kalan elini hareket ettirerek, “Aaaaa! Bu kocaman olmuş yine!” diye kıkırdadı. Eliyle o kocaman olmuş siki okşadığını, kavradığını anladım. Nusret beye, “Hadi sevgilim, bırak konuşmayı artık! Bu koca şeyi yerleştir bana!” diyerek kıvrandı yattığı yerde. Nusret bey benimle konuşmayı bırakıp karıma döndü, “Bebeğim, Pelin’im, sana doymuyor o kocaman şey!” dedikten sonra isterik karımın dudaklarına yumuldu. Bir yandan da eliyle memesini avuçlamaya başladı. Üstlerindeki ince örtü hareketleri arttıkça açılıyordu. Karımın çıplak, güzel vücudu tamamiyle ortaya çıkmıştı. Nusret bey de üstünü örten son kısmını ittirerek üzerinden attı.

İlk defa vücudunun ne kadar kıllı olduğunu gördüm. Yarağı çok heybetliydi. Kalın, uzun ve kapkaraydı. Damarlarını görebiliyordum oturduğum yerden. Kıllı iri taşakları da kapkaraydı. Karımın narin eli sımsıkı kavramıştı yarağının gövdesini adeta kaçmasından korkar gibi. Az sonra Nusret bey karımı altına aldı. Pelin bacaklarını aralayıp dizlerini kaldırdı. Nusret bey eliyle koca yarağını tutup karımın amına dayadı. Dudaklarını karımın dudaklarından ayırıp gözlerinin içine baka baka ittirmeye başladı…

Karımın yüzünde bir gerginlik oldu. Saatlerce girip çıkmasına rağmen halen büyük geldiği belliydi. Karım koca yarağı içine tamamiyle alır almaz bir, “Ohh!” çekti, ardından bacaklarını kaldırıp iki yandan erkeğinin beline doladı. Kırmızı ojeli küçük güzel ayaklarını birbirine dolayıp kilitledi. “Seninim erkeğim! Seninim! Kökle dibine kadar!” diye soludu arzuyla…

Nusret bey zaten bekleyecek değildi. Kıllı poposunun karımın bacakları arasına doğru alçaldığını seyrederken içim cız etti. Karımın bir başka erkek tarafından sikilmesini izlemekten aldığım büyük zevke rağmen, kıskançlık ve burukluk duygusu da yok değildi içimde. Karımın aldığı zevki tekrar tekrar isteyeceğini, ona bağlanacağını biliyordum. Nusret beyin kalçaları aşağı yukarı hareket etmeye başladığında bu düşünceleri unutup önümde gerçekleşen muhteşem çiftleşmeye konsantre oluvermiştim. Yumuşak başlayan hareketler gittikçe daha sert ve acımasız oluyordu. Adeta Pelin’e acı vermek ister gibi sikiyordu artık.

Pelin onun altında zangır zangır sarsılıyor, nefes nefese inliyordu. Kırmızı ojeli küçük ayakları Nusret beyin kıllı poposunun üstünde fırtınada sallanan yapraklar gibiydi. O kocaman yarağın biricik aşkımın amına girip çıkmasını kıpırdamadan seyrediyorum. Adeta büyülenmiştim. Karım kolları yettiğince ona sımsıkı sarılıyor, dişlerini sıkarak altında debeleniyordu. Başını iki yana sallayarak haykırmaya başladığında geldiğini anladım. Ama duramıyordu. Nusret bey de durmuyordu. Karım, “Yeter! Yeter!” diye yalvarmaya başladı.

Nusret bey daha gelmemişti. Dakikalarca daha hayvan gibi sokup çıkardı. Karım tekrar deliler gibi bağırmaya başladı. Yine geliyordu. Vücutların birbirine çarpma sesine Nusret beyin küfürleri eşlik etmeye başladı. “Amına koyuyorum kaltak! Daracık deliğini sikiyorum! Amına koduğumun orospusu!” diyerek o da kendini kaybetmişti. Öyle güçlü koyuyordu ki, karıma bir şey olacak diye korktum. Karım artık ona sarılamıyor, altında boş bir çuval gibi duruyordu. Az önce Nusret beyin beline kilitlenen ayaklarını salmış, adam yarağını dibine vurdukça bacakları kukla gibi iki yana sallanıyordu.

Sonunda Nusret bey böğüre böğüre karımın içine boşaldı. Bütün ağırlığıyla, nefes nefese yatan karımın üstüne yığıldı. Sonra yavaşça yana kaydı. Yumuşamış, ama halen kocaman yarağı karımın amından kayarak çıkmıştı. Pırıl pırıldı. Sırt üstü uzandı. O da nefes nefeseydi.

Biraz sonra karımın güzel amından Nusret beyin dölleri dışarıya taşmaya başladı. Gecenin kim bilir kaçıncı boşalması olmasına rağmen Nusret beyin döllerinin bu kadar çok olduğuna şaşırdım. Gözlerim, karımın amından yavaşça süzülen döllere kilitlenmişti. Kim bilir daha ne kadarı karımın rahmindedir diye düşünürken, Nusret beyin yattığı yerden sesini duydum. “Amına koduğumun orospusu bitirdin beni!” dedi. Halen nefes nefeseydi. Pelin’imin ise cevap verecek hali yoktu, yarı baygın hareketsiz yatıyordu sırtüstü. Diri, dolgun memeleri inip kalkıyordu sadece. Terden sırılsıklamdı. Loş ışıkta parlıyordu. Ter ve seks kokusu iyice sarmıştı odayı…

Ben sesimi çıkartmadan onlara bakıyordum. Sikim de halen dimdikti, sızlıyordu. Elime alıp boşalmak için deli oluyordum, ama bir yandan da kızacak diye adamdan korkuyordum. Nusret beyin, “Kerem, git bize birer bardak soğuk su getir!” sözüyle kendime geldim. Konuşacak halde değildim. Hemen kalkıp odadan çıktım. Mutfağa doğru pür telaş yürürken, olanları tekrar yaşıyordum kafamda. Hemen geri dönmek için acele ettiğimi fark ettim.

Odaya elimde tepsiyle geri döndüğümde, Pelin daha tam kendine gelmemişti, bardağı alacak durumu yoktu. Nusret beye içine buz da attığım soğuk suyunu verdim. Kana kana içti. Karıma tepsideki diğer bardağı alıp uzattı, “Bebeğim, su iç, biraz kendine gel!” dedi. Yine o kibar beyefendi olmuştu. Karım hafifçe gülümsedi. Dirseklerinin üzerinde güçlükle doğrulup, Nusret beyin elinden suyu içti. Bitap görünüyordu. Suyu içip kendini tekrar bıraktı, sırtüstü, çırılçıplak.

Nusret bey bana dönüp baktı ve gülümsedi. O an utandım. Karımın külodundan fırlayan sikimi görmüştü. “Bizi sikişirken izlemek seni iyice azdırdı galiba Kerem. 31 çekmek ister misin?” diye sordu. Yüzüne bakmadan utana utana başımı salladım. “Hadi çek o zaman! Karına baka baka çek! Haa, avucunun içine boşalacaksın. Bir yeri kirletirsen çok kızarım. Tamam mı?” deyip güldü.

Tamam anlamında başımı salladım. Avucuma tükürüp, küçülmüş haliyle bile benimkinden büyük bir yarağın önünde 31 çekmeye başladım. Karımın, içinden halen döl sızan güzel kılsız amına bakıyordum. Daha ikinci sıvazlamada sessizce boşaldım avucuma. Herif yattığı yerden, bir çocuğun yaptığı marifeti seyredermiş gibi eğlenmişti 31 çekmemden. “Hadi şimdi git temizlen. Sonra şu karşıdaki kanepeye uzan uyu. Bir şey istersem uyandırırım seni!” deyip, yerdeki yatağın örtüsünü fırlattı bana.

Efendisinin emrinde bir köle gibi emirlerine itaat ettim. Banyodan döndüğümde ikisi de uyumuşlardı. Çırılçıplak yatıyorlardı. Adamın iri simsiyah kıllı gövdesi ile, ona sımsıkı sarılan karıcığımın minyon narin bedeni ve bembeyaz teni çok güzel bir tezat oluşturmuştu. Başını adamın göğsüne koymuş, sarı uzun saçları adamın göğsüne dalgalar halinde yayılmıştı. Eli, inikken bile hayli iri görünen sikin üzerinde, bir bacağını Nusret beyin üstüne atmış, minik pembe amcığı, içinden süzülen zevk sıvıları ve adamın dölleriyle halen ıslak ıslak parlıyordu. Öyle güzel bir manzaraydı ki!

Nusret beyin dediği gibi, kanepeye uzandım, örtünün altında büzülüp uyudum.